SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 37 >>

DEVAM: 4. NEBİ S.A.V. ÜZERİNE YALAN UYDURMA'NIN AĞIR VEBALİNİN BEYANI

 

حَدّثَنا سويد بن سَعِيد، حَدّثَنا علي بن مسهر، عَنْ مطرف، عَنْ عطية، عَنْ أبي سَعِيد قَالَ:

 - قَالَ رَسُول اللّه صلى اللّه عليه وسلم: ((مِن كذب علي متعمدا فليتبوأ مقعده مِن النَّار)).

 

Ebu Said r.a.'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)‘in şöyle dediği rivayet edilmiştir; “Her kim ki taammüden üzerimde yalan uydurursa ateşten oturağına hazır olsun.”

 

 

AÇIKLAMA:     Bu bab’daki yani 30’dan buraya kadar ki hadisler içindir: Nebi (s.a.v) üzerine yalan uydurmanın ağır ve çetin cezaları mucip olduğuna dair bu bab'a alınmış bulunan 8 hadisin manaları hemen hemen aynı olduğu gibi metin arasında  da pek çok fark yoktur. Fakat senedleri tamamen ayrıdır Müteaddit senedlerin bulunuşu ve özellikle çokluğu hadis'in kuvvet bakımından değer üstünlüğünü gösterir. Merhum Müellif bu nedenle, takriben ayni manayı ifade etmekle beraber senedleri ayrı olan bu hadislerin hepsini zikretmiştir.

 

''Her kim bilerek benim ağzımdan yalan uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın.'' manasını ifade eden hadis-i şerif mütevatır hadislerdendir. İmam Şafii (R.A.) 'nin '' Er -Risale'' adlı eserinin şerhinde Sayrafi , bu hadisin 70 sahabi tarafından merfuan rivayet edildiğini yazar. Bunlar arasında ''Aşere-i Mübeşşere = cennetle müjdelenen 10 sahabi''nin hepsi mevcuttur. Bu hadisin ravilerinin sayısını 200'e çıkaranlar da vardır.

 

Hadisin ''cehennemdeki yerini hazırlasın'' cümlesi bazı alimlerce bed dua olarak yorumlanmıştır. Yani '' Allah onu cehhennemde yerleştirsin.'' diğerlerine göre müfterinin hak etmiş olduğu akibeti bildirir. Yani ''O kimse cehenneme müstahak olmuştur. ona hazır olsun.''

 

Hadisin gerekli açıklanması için 3 nokta üzerinde durmak isterim.

 

1. Yalanın mahiyeti

2. Peygamber üzerinde yalan uydurmak

3. Bu suçu işleyenin cehennemlik olması

 

1- Ehl-i Sünnet'e göre gerçeğe aykırı haber vermeye yalan denilir. Muhbir ister kasden ister sehven yalan söylesin. Yalan söylemiş olması bakımından fark yoktur.  Ancak hilaf-ı hakikat olduğunu bildiği halde kasden yalan söylerse günah işlemiş olur. Sehven söylerse günaha girmez. Mu'tezile mezhebine göre hilaf-ı hakikat söylenen bir sözün yalan sayıla bilmesi için kasden ve bile bile söylenmiş olması şarttır.  Yanılarak söylenen gerçek dışı söz yalan sayılmaz. Ehl-i Sünnet mezhebinin görüşü delillerle isbat edilmiş ve mu'tezile'nin iddiaları reddedilmiştir. Bu husus konumuzun dışında olup uzun izah istediği için ona girmiyeceğim.  Sadece şunu belirtmek isterim :

 

Bu babda geçen hadisler de Ehl-i Sünnet mezhebinin görüşünü teyid eder. Çünkü kasıtlı ve kasıtsız söylenen hilafı-i hakikat sözlerin her ikiside yalan sayılmamış olsaydı ve Mu'tezile nin iddia ettiği gibi gerçeğe aykırı bir sözün yalan sayılabilmesi için kasden söylenmiş olması şart olsaydı Resulullah (s.a.v) bu hadislerde ''Kim kasden yalan söylerse...'' demiyecekti. Çünkü ''Kasden'' kelimesi zaid olurdu.

 

2 - Peygamber (s.a.v) üzerinde yalan uydurmak ve bile bile yahut da yanılarak yapılır. Yanılarak yapılırsa belirtilen ağır cezaya mucip değildir. Çünkü kitab, sünnet ve icma-ı Ümmetle sabittir ki, unutma veya yanılma ile işlenen kusurlar günah sayılmazlar. Fakat bile bile Peygamber (s.a.v) 'in ağzından yalan uydurmak, bilerek böyle uydurulmuş hadisi nakletmek, her ne suretle olursa olsun buna aracı olmak ağır vebali ve büyük cezayı muciptir.

 

Peygamber (s.a.v) 'in söylemediği bir sözün veya yapmadığı bir işin ona isnad edilmesi ''O'nun üzerinde yalan uydurma'' şumulüna girer. Demek ki kavli sünnette olduğu gibi fi'li sünnette de gerekli titizliği göstermek zorunluğu vardır. Diğer taraftan hiç bir konuda Peygamber (s.a.v) 'e uydurma hadis isnadı caiz değildir.

 

Dalalet fırkalarından biri olan  ''Keramiye''ye göre Resulullah (s.a.v) 'in getirmiş olduğu dinin lehinde ve onun neşri yolunda irşad, teşvik, korkutma ve benzeri amaçlarla hadis uydurmak caizdir. Fakat ahkam hakkında caiz değildir. Bu görüşten hareketle onlar mevize konularında hadis uydurma cihetine girmişlerdir.

 

Keramiye'nin  iddiası tamamen yersiz ve mesnedsizdir. Her hangi bir insanın yapmadığı ve söylemediği bir şeyi ona isnad etmek yüce dinimize göre büyük günahlardan sayılırken Fahr-i Kainat efendimize uydurma söz ve fiil isnadı her ne maksadla olursa olsun nasıl caiz olabilir? Oysa ki Peygamber (s.a.v) 'in ağzından çıkan, din ile ilgili her sözün ilahi oluşu ''O, havadan konuşmaz; Konuştukları, ancak kendisine bildirilen vahydir.'' (21) ayeti ile tescil edilmiştir. Bu babda geçen hadislerin tümü her çeşit yalanı uydurmayı şiddetle yasaklar. Din ve Peygamber (s.a.v) aleyhinde veya lehinde diye bir ayırım yoktur.  Müslim ' in  Mukaddime'sinin şerhinde Nevevi ve İbn-i Maceh ' in bu babın haşiyesinde Sindi  derler ki : Keramiye ' lerin bu iddiaları büyük bir gaflet ve apaçık bir cehalettir. Arap lügatını bilen hiç bir kimsenin böyle bir iddiayı ileri sürmesi bağışlanamaz.

 

Daha geniş tafsilat isteyenler,  Nevevi ' nin şerhine müracaat etsinler.

 

3 - Kasden hadis uyduran veya uydurma olduğunu bildiği hadisi rivayet edenin cehennemlik olması hususu :

 

Sindi  bu konuda Nevevi ' den naklen diyor ki :

 

''Resulullah (s.a.v)  üzerinde kasden yalan uyduranın hakkettiği ceza cehennem 'dir.  Cenab-ı Allah Taala dilerse cezasını çektirir, dilerse afveder.  Böyleleri katiyyen afv edilmiyecekler, diye bir mana çıkmaz. Zaten küfürden başka her hangi bir günahı işleyen kişinin mutlaka cehennemde tazip edileceğine dair bir hüküm yoktur. Allah'ın dilemesine kalmış, O'nun bileceği bir sırdır. Bunlar cehennemde tazib edilseler bile cezalarını bitirdikten sonra cehennemden çıkacaklar. Çünkü dinimize göre yalnız küfür üzerinde ölenler ebedi cehennemliktirler. Ölürlerken zerre kadar imanı olanlar bile neticede cehennemden kurtulmuş olurlar. Resulullah (s.a.v) adına yalan uydurmanın büyük günah olduğu bu hadisten anlaşılıyor. Fakat bu suçu işleyen adam kafir olmaz. İmamü'l-Haremeyn'in babası  Ebu  Muhammed  el- Cüveyni  bu iftirayı eden kişi dinden çıkmış olur, demiştir. Fakat İmamü'l-Haremeynbu fetvayı zayıf görereki babasından başka hiç bir alimin böyle bir şey söylemediğini ve babasının yanıldığını ifade etmiştir.

 

Hadis uydurma suçunu işledikten sonra tevbe eden suçlunun tevbesi ve tevbeden sonra rivayeti makbul mudur?

 

Bu hususta alimler ikiye ayrılmışlar : Bir kısım hayır kabul değil, demişlerdir. Fakat sahih ve umumi kaidelere uygun olan kavle göre tevbesi hem rivayeti makbuldur. Çünkü kafir bile tevbe ederse (İman ederse) onun tevbesi ve rivayeti makbuldur. Hadis uydurma suçunu işleyen kişi kafirden aşağı değildir.''

 

Sindi ' nin  Nevevi ' den naklettiği parça burada bitti.

 

 

BU HADİSTEN ÇIKAN HÜKÜMLER

 

Bu babda geçen hadislerden çıkan hükümler yukarıda verilen izahtan çıkarılablir. Fakat özlü ve maddeler halinde belirtmekte fayda görüyorum :

 

1 - Ehl-i Sünnet mezhebine göre bilerek veya bilmeyerek söylenen hilaf-ı hakikat söz yalan sayılır. Bu hadisler, Ehl-i Sünnet'in görüşünü teyid eden delillerdendir.

 

2 - Resulullah (s.a.v)  üzerinde kasden yalan uydurmak korkunç, şiddetle kaçınılması gereken büyük günahlardandır.  Hadis uydurmayı mübah görmedikçe bu suçu işlemekle kişi dinden çıkmaz. Cumhurun görüşü budur.

 

3 - Bir tane hadisi uyduran kişi fasık olur. Bütün rivayetleri reddedilir. Hiç bir hadisi ile ihticac yapılamaz.  Şayet tevbe etse bile bir çok alime göre rivayetleri yine tutarsız sayılır.  Fakat mutemed kavle göre nasuh tevbe ile tevbe ederse tevbe ve rivayeti kabul edilir.

 

4 - Hadis uydurmak işi ister ahkam ile ilgili olsun ister tergib terhib (korkutmak) mevize ve benzeri konularda olsun hepsi büyük günahlardandır.

 

5 - Hadis uydurmak büyük günah olduğu gibi uydurma hadisi bile bile rivayet etmek veya uydurmak olduğundan şüphe edilen hadisi nakletmek de büyük günahtır.

 

 Alimler : '' Hadis rivayet etmek isteyen adan önce tetkik etmelidir.  Eğer sahih veya hasen ise ''Kale Resulullahi (s.a.v) = Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu'', veya buna benzer kesin bir ifade kullansın. Hadisin zayıf olduğu ihtimali varsa kesinlik ifade etmeyen ''rivayet edildiğine, anlatıldığına, söylendiğine göre'' ve benzeri bir ta'bir kullansın.'' diye tavsiyede bulunmuşlardır.

 

6 - Peygamber adına yalan uydurmanın yasaklığı hakkındaki hadislerin çoğunda ''kasıtlı uydurma'' kaydı mevcuttur. Bazılarında ise yoktur. Olmayanlar da olanlar gibi yorumlanır.  Aksi takdirde sehven yapılan rivayetin de günah olması gerekecektir. Oysa ki sehven yapılan işler muaftır.